Enerjinin dünya siyasetinde ve
ekonomisinde en tayin edici konulardan biri olduğu hepimizin malumu. Fakat
Türkiye’nin enerji konusunda kendi hammaddeleri olan bir ülke olmamasından mı,
entelijensiyasının ve akademyasının içe kapanıklığından mıdır bilinmez, bu konu
hak ettiği değeri bir türlü göremiyor. Yenilenebilir enerjiye dair bilgi
üretimi bir nebze söz konusu olabilse de, dünyanın odaklandığı karbon kaynaklı
ürünlerin belirlediği ekonomik, stratejik ve siyasi ilişkilere karşı merak ve
bilgi son derece kısıtlı. Bu kısıtlı ortamın yol açtığı en büyük sorunlardan
biri de, önünü bir türlü alamadığımız komplo teorileri. Şu anki gündemde
üretilen komplo teorilerinin uçukluğunu gördükçe, Türkiye’nin yıllarca “aslında
petrolümüz var ama emperyalistler çıkarttırmıyorlar” yalanına veya “bor
madenleri elden gidiyor” vaveylalarına kapılıp kalmasına şaşmamak gerekir.
Böyle bir ortamdan en tehlikeli
tipolojinin başında da “çok bilmiş özneler” geliyor. Başka bir deyişle “bilmediğini
bilmeyenler”, bu ortamında sahne alıp kısıtlı bilgileriyle ahkâm keserek suyu
bulandırmayı marifet sayıyorlar. Bu öznelerden biri de Star Gazetesi’nin güzide
yazarı ekonomist Cemil Ertem.
Cemil Ertem, önceki yazılarında (“Nazilerin
gaz odaları ya da Gazprom'un gaz fiyatları”[i]
ve “Kıbrıs, enerji ve şaşırtıcı şer ittifakı”[ii])
şöyle bir kurgu içine giriyor: Post-Nazi imparatorluğu hedefi peşinde koşan
Almanya ve enerji tekelini farklı enerji hatlarıyla sallanmasını engellemeye
çalışan Rusya'nın enerji ve siyaset ittifakıyla mahvolan Balkanlara karşı eski
hegemon ilişkilerden bağımsızlaşmaya çalışan Azerbaycan ve Kuzey Irak ile
kalkınma yolu arayan Balkanlara çare olacak gelişmelerin merkezindeki Türkiye.
Buradan yola çıkarak, Türkiye'nin
Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu Rusya'dan bağımsız enerjiyi ona sağlayarak, en çok muhtaç olduğu ülkelerden biri olduğunu söylüyor. Bu
bağlamda, Türkiye'nin Hazar, Azerbaycan ve K. Irak'ın enerjilerini kendi
üzerinden Avrupa'ya özellikle Balkanları ucuza beslenmek isteme hedefinden
dolayı "faiz lobisi"ni (“finans kapital”) rahatsız ettiğini savunuyor.
Ertem, belirli bir yere kadar
haksız sayılmaz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yayınladığı 2010-2014
Stratejik Planı’nda “jeostratejik konumumuzu etkin kullanarak, enerji alanında
bölgesel işbirliği süreçleri çerçevesinde ülkemizi enerji koridoru ve terminali haline getirmek”[iii]
amacı mevcut. Fakat isimlendirmeden de anlaşılacağı üzere Türkiye “koridor ve
terminal” olmak istiyor, yani boru hatları güzergahı üzerinde bulunmayı ve
ucuza enerji ile vergi avantajı elde etmeyi hedefliyor.
Bunun ötesinde yer alan,
Avrupa'ya bizzat gaz taşımayı hedefleyen ve halen aktif olarak gündemde yer
alan tek proje ise Nabucco Batı. Yeterli arz kaynağı bulamadığı ve ekonomik
yeterli olmadığı için rafa kaldırılan Nabucco Klasik projesinin güncellenmiş
hali olan Nabucco Batı, Türkiye-Bulgaristan sınırından Avusturya'ya kadar olan
bir boru hattı projesi. Fakat Nabucco Batı'nın ana hedefi, Ertem'in zannettiği
gibi Balkanlar değil, Orta Avrupa'ya gazı satmak. Hatta tam tersine, şu anda
Nabucco Batı'nın tek rakibi olan TAP (Trans-Adriatic Pipeline), gazı İtalya'ya
getirdikten sonra Balkanları besleme hedefinde. Yani Balkanlar Türkiye'nin pek
de umurunda değil.
Bu projelere gazı sağlayacak olan
Ertem'in belirttiği gibi Azerbaycan'dan TANAP (Trans Anatolian Pipeline) ile
gelecek. Bu projenin şimdilik kapasitesi 16 bcm (milyar metreküp). 2017 yılında
hayata geçerse, 6 bcm'i Türkiye alacak, 10 bcm ise Nabucco Batı veya TAP
aracılığıyla Avrupa'ya gidecek. Bu bağlamda Ertem, TANAP konusunda “Naziler...”
yazısında iki fahiş hata yapıyor. Birincisi “Azeri gazını doğrudan Avrupa'nın
içlerine götürecek TANAP” diyor, fakat TANAP, Türkiye-Bulgaristan sınırında
sona erecek. İkincisi, “TANAP üzerinden yıllık ekstra 6 bcm gaz ile birlikte
gelecek gelecekte Rusya ve İran'a bağımlı olmaktan kurtulacak” bir Türkiye'den
bahsediyor ki, 2020 itibariyle bu gaz, tabir-i caizse Türkiye'nin dişinin
kovuğuna yetmez. 2012'de 45-47 bcm bandında doğal gaz tüketen Türkiye'nin 2020
talebi en iyimser tahminle 50-60 bcm olacak. Rusya'ya %50'den fazla bağımlı
olan ve kendi gazını o tarihe kadar üretemeyecek olan (evet, kaya gazı
potansiyeli var ama o tarihe kadar kayda değer olması pek mümkün değil) bir
ülkenin, 6 bcm talep artışını bile karşılayamıyorken, “bağımlılığı bitirecek”
iddiası abesle iştigal.
Gelelim Ertem'in enerji
konusundaki son yazısı “Londra ve Moskova (neden) direniyor”a[iv]…
Ertem, bu yazıda Hazar, Azerbaycan ve K. Irak'ın enerjilerini Avrupa'ya
aktaracak bir Türkiye'nin Rusya ve İngiltere'yi hatta Almanya'yı rahatsız
ettiğini söylüyor. Bunun sebebini de bu sene gerçekleşen BP-Rosneft ortaklığına
bağlıyor ve buradan Gezi Parkı olaylarının sebebi olduğu iddia edilen “faiz
lobisi”ni, yani finans-kapitali bulmayı beceriyor. Fakat maalesef, bu iddia ve
yazı, garip bağlantılarının ötesinde birçok yanlışla dolu. Tane tane anlatayım:
- Ertem’in iddia ettiği Hazar
enerjisinin Türkiye üzerinden Avrupa taşınması uzun vadede bir hayal.
Türkiye'nin Hazar etrafında gaz almadığı ve Hazar üzerinden gaz almayı hedeflediği
tek ülke Türkmenistan. Türkiye'nin zaten Türkmenistan'la 1998'de imzaladığı ama
atıl kalan 16 bcm'lik bir doğal gaz anlaşması mevcut. Atıl kaldı, çünkü
Hazar'ın hukuki statü sorunu ve paylaşılamaması sebebiyle Trans-Hazar denilen
Hazar'ın altında geçecek bir boru hattı yapılamıyor. Yapılabilse bile
Azerbaycan'ın müşterisini kaptırmak istemeyeceği malum. Karadan boru hattı imkânı
da, ancak İran üzerinden mümkün ama İran, kendi gaz verdiği pazara
Türkmenistan'ın vermesine şimdilik razı değil.
- Azerbaycan Enerji Bakanı Natig
Aliyev, “gerekirse 50 bcm gaz veririz” dese de, Azerbaycan'ın şu anda böyle bir
gaz rezervi yok. 16 bcm'i verecekleri saha olan Şah Deniz 2'nin daha fazla
potansiyeli olup olmadığı tartışmalı. Avrupa'ya gidecek olan 10 bcm de, Avrupa
için (Balkanlar hariç), artan gaz talebi göz önünde bulundurulduğunda çok anlam
ifade etmiyor. Bu potansiyeli gelecekte besleyebilecek tek üretim sahası, yine
Hazar Denizi’nde bulunan Abşeron Gaz Sahası olabilir. 2020 yılında 25 bcm[v]
gaz üreteceği öngörülen Abşeron’un %40’ı Azerbaycan devletinin enerji şirketi
SOCAR’a ait. Geriye kalan hisseler ise Fransız enerji şirketleri Total (%40) ve
GDF Suez’e (%20) ait. Bu da Ertem’in belirttiği Azerbaycan’ın “hegemon
ilişkileşden kopma” çabasını biraz boşa düşürüyor sanki.
- Irak Kürdistanı’nın gaz
potansiyeli çok tartışmalı. Yüksek olduğu biliniyor ama Ertem 3,2 tcm
istatistiği şu anda muallak. Doğru kabul etsek bile ne kadar üretime uygun
[technically recoverable] henüz bilinmiyor, çünkü coğrafyada var olan gaz
rezervlerinin birçoğu “petrolle ilintili” [associated with oil]. Kürdistan’daki
rezervlerin ise bu özellikte olmadığı söyleniyor. Fakat bu potansiyel büyük
olsa dahi, teknik desteği büyük enerji şirketlerinden almak zorunda.
Türkiye'nin gaz üretimi tecrübesi ve teknolojisi, bu anlamda çok kısıtlı. Zaten
Türkiye'nin ortak olduğu sahaların gaz potansiyeli şu anda çok sınırlı.
Halihazırda yaklaşık 97 bcm[vi].
Aynı zamanda, siyaseten Irak Merkez Yönetimi, Kürdistan'ın kendinden bağımsız
olarak gaz ve petrol satışına karşı. Bu sebeple, Kuzey Irak’ta doğal gaz ve
petrol araması yapan TPAO’nun Güney Irak’taki lisansı Kasım 2012’de iptal
edilmişti[vii].
Türkiye’de bunun çözümünü, bu yılın Ocak ayında TPAO’nun Kuzey Irak’ta iş yapan
iştiraki olan TIPIC’i Irak’ın güneyinde herhangi bir girişimi olmayan bir diğer
enerji şirketi BOTAŞ’a devretmekte buldu. Bu sebeple Irak Kürdistanı gazının ne
kadarının Türkiye’ye geleceği Türkiye-Irak siyasetiyle ziyadesiyle bağlantılı.
Belki de sadece enerji ve arazi sorunlarını çözmek için Irak Başbakanı Nuri
Maliki, 9 Haziran’da iki yıllık süreçte ilk defa Erbil’e giderek, Mesud Barzani’yle
görüştü. 19 Haziran’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı
Aşti Hawrami’nin 2016 yılında Türkiye’ye gaz satışına başlanacağını açıklaması[viii],
bu görüşmenin bu tür problemleri çözmekten uzak olduğunu gösteriyor. Fakat yine
de, ithal edilecek gaz miktarının bilinmemesi ve ABD’nin bu gerginlikten
rahatsız olması, Irak Kürdistanı gazını Türkiye’nin tüm enerji sorununun çözümü
olarak görmeyi zorlaştırıyor.
- Ertem, üzerine atladığı
BP-Rosneft ortaklığının doğal gazla, hele ki Avrupa'ya satılan doğal gazla pek
ilgili olmadığının pek farkında değil. Rusya'nın doğal gaz devi Rosneft,
Rusya'nın esas satıcı firması değil. Rusya’da bu işlerin yürütücüsü meşhur
Gazprom. Rosneft, potansiyeli büyük sahalara sahip olan bir üretici firma.
BP'nin Rosneft'e olan ilgisinin de esas olarak Rosneft'in sahip olduğu
Sibirya'daki sahaların kum petrolü (tight oil) potansiyeli. Bu sahaların günlük
petrol potansiyelinin 4,2-4,3 milyon varil[ix].
Bu da yıllık 1,25 milyar varile ve yaklaşık 160 milyar dolarlık bir kâra denk
geliyor.
- Oyunun parçası olan Rusya'nın
Türkiye'nin enerji merkezi olarak önünü kesmesinden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın pek haberi yok herhalde. Zira Güney Koridoru
diye bilinen Avrupa'ya bu coğrafyadan gaz taşıma projesinin bir parçası olan
yukarıda bahsettiğim projelerin en büyük rakibi, Rusya'nın yıllık 63 bcm gaz
pompalayacağı Güney Akım (South Stream) projesinin Karadeniz'de Türkiye
karasularından geçmesine izni, bizzat Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin'i Ankara’ya davet ederek vermiş ve Bakan Yıldız 2011 yılında Moskova Beyaz
Ev’de ilgili notayı Putin’e elleriyle teslim etmişti[x].
Bu hamleyle, Türkiye Güney Akım projesinin tek olası güzergahını mümkün kıldı.
Uzmanların çoğu, bu hamlenin o sıralarda “hayatta” olan Nabucco Klasik
projesini bitiren adım olarak görüyorlar.
- Adı geçen ortaklığın diğer
ayağı olan BP'nin doğal gaz alanında en büyük yatırımlarından biri, belki Ertem
için sürpriz olacak ama Azerbaycan'ın Avrupa'ya taşınacak gazının üretileceği
Şah Deniz sahası. BP, bu sahanın Statoil'le birlikte en büyük ortağı (%25,5'er
hisseyle). BP, Şah Deniz Konsorsiyumu olarak bilinen bu ortaklar arasında en
çok söz sahibi olanı ve bu sahanın ticari yürütücüsü. Başka bir deyişle, gazı
pazarlama işi BP'ye ait. Aynı zamanda TANAP'ın %12 hisseyle ortağı olacak ve
TAP veya Nabucco Batı'dan hangisi seçilirse, onun da büyük hissedarı olacak. Bu
sahanın Şah Deniz 2 olarak bilinen bölgesinden çıkacak ve Türkiye üzerinden
Avrupa'ya taşınacak bu gazın her aşamasının ortağı olan bir şirketin bu yolu
kesmeye çalışmasının açıklamasını Ertem’e sormak lazım. Ayrıca BP, Azerbaycan'a
enerji devi olma yolunu açan, diğer ülkelerin çok kısıtlı üretim yapabildiği
sorunlu bölge Hazar'dan gaz ve petrol çıkarmasını sağlayan Anglo-Sakson
şirketlerin başında geliyor. Yani Azerbaycan şimdiye kadar “bağımsız bir büyüme”
yaşamadı ve yaşaması pek muhtemel değil. Her ne kadar WikiLeaks belgelerinde
gördüğümüz gibi[xi] Azerbaycan
ile BP'nin arası bozuluyor gibi olsa da, BP için Aliyev, Aliyev için BP'den
daha iyi bir alternatif şimdilik yok.
- Son olarak, Ertem “Naziler...”
yazısında, bu yazıdaki gibi Balkanlara ucuz gaz verileceğini savunuyor,
fakat eldeki verilerle bu iddiayı doğrulamak şimdilik imkansız. Zira Balkan
ülkeleri, TAP veya Nabucco Batı'dan gelecek gazı $300/1000m3'ten istiyorlar[xii]
ama bu fiyatın söz konusu projelerin gerçekleşmesini olanaksız kılacağı aşikar.
Buna karşılık, Gazprom’un Ocak 2013'te basına sızan fiyatlar üzerinden Balkan
ülkelerine muazzam indirimler yaptığı biliniyor ve bu, şu anda o ülkeler için
daha cazip bir seçenek. Hem de 63 bcm gibi onlar için çok fazla bir arz olacak
ki, yakın gelecekte tüm coğrafyaya yeteceği öngörülüyor.
Bu bilgiler ışığında çok açık bir
biçimde söyleyebiliriz ki, BP ile Rusya'nın çıkarları Güney Koridoru’ndan
Avrupa’ya gaz taşıma hususunda çatışıyor. BP ve Ertem’in ilişkilendirmesiyle
Londra, Azerbaycan doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması
aşamalarının hepsine ortakken, bu projelerin doğal gaz tekeline zarar
vereceğini düşünen Moskova ise buna karşı hamleler geliştirmekten geri
durmuyor.
Böylesi bir ortamda, Gezi Parkı’ndan
Londra-Moskova ve tabii ki Berlin merkezli, maddi hatalar ve yanlış iddialarla
dolu bir komplo devşiren Ertem’e, “çok bilmiş özne” denmez de, ne denir?
[iii] ETKB
(2009), 2010-2014 Stratejik Planı, s.
40, http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/ETKB_2010_2014_Stratejik_Plani.pdf
[iv] Yazıya
ulaşmak için http://haber.stargazete.com/yazar/londra-ve-moskovaneden-direniyor/yazi-761805
[v] Natural
Gas Europe (2012), “Absheron Field 'to Start in 2020'”, http://www.naturalgaseurope.com/absheron-field-to-start-in-2020
[vi] EIA
(2013), Iraq Country Report, s. 9, http://www.eia.gov/countries/analysisbriefs/Iraq/iraq.pdf
[vii] Serkan
Demirtaş (2013), “Bağdat-Erbil gerilimi, Türkiye-ABD ilişkilerini de geriyor”, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/01/130108_turkey_usa_iraq.shtml
[viii]
NTVMSNBC (2013), “K.Irak'tan ucuz doğalgaz 2016'da geliyor”, http://www.ntvmsnbc.com/id/25450133
[ix] Guy
Chazan (2013), “Rosneft and BP plan Arctic projects”, http://www.ft.com/intl/cms/s/0/07262c0a-922b-11e2-851f-00144feabdc0.html#axzz2WbB8HEGW
[x] Haber
Rus (2011), “Türkiye’den Rusya’ya yılbaşı hediyesi; Güney Akım’a izin çıktı”, http://haberrus.com/video-gallery/2011/12/28/turkiyeden-rusyaya-yilbasi-hediyesi-guney-akim-izin-cikti.html
[xi] Guardian
(2010), “US embassy cables: Azerbaijan president threatens to put BP boss 'on
trial'”, http://www.guardian.co.uk/world/us-embassy-cables-documents/126574
ve UPI (2012), “Baku running out of patience with BP”, http://www.upi.com/Business_News/Energy-Resources/2012/10/18/Baku-running-out-of-patience-with-BP/UPI-26921350566590
[xii] Natural
Gas Europe (2013), “The Southern Gas Corridor: Who Stands Where?”, http://www.naturalgaseurope.com/southern-gas-corridor-gulmira-rzayeva
Yoğun emek harcanmış bir çalışma . Objektif değerlendirmeler var..
YanıtlaSilDevamını getirmeniz dileğiyle, teşekkürler..